Bugün Hakan Gür'ün kaleminden "ANADOLU SIVACISI, ANADOLU HAKKINDAKİ CEHALETİMİZİ ARTTIRABİLİR Mİ!?" başlıklı yazıyı paylaşmak istedim. Bu yazının görselleri için lütfen bu linke tıklayın. Çalışmamız için de bu linki takip edebilirsiniz.
Kuvaterner periyot (son 2.58 milyon yıl), bir seri buzul-buzullararası döngüyle karakterize olmuştur. Örneğin, Kuvaterner’in son 430 bin yıllık döneminde, her biri 100 bin yıl süren dört buzul-buzullararası döngü gerçekleşmiştir. Her buzul-buzullararası döngünün küçük bir bölümü (ortalama %20), normal olarak 10-30 bin yıl süren buzullararası dönemde geçmiştir. Bu döngülerin, Anadolu ve Avrupa'nın biyolojik çeşitliliğinin şekillenmesinde büyük bir önemi vardır (bkz. Anadolu yer sincabı ile ilgili önceki paylaşımlar). Ancak özellikle bir önceki buzullararası dönemin (140-120 bin yıl önce) etkileri, daha yeni anlaşılmaktadır. Utku Perktaş önderliğinde Anadolu sıvacısı ile yaptığımız çalışma, yukarıdaki perspektif, özellikle de bir önceki cümle açısından ne anlatmaktadır. İlk olarak, temel bulgumuzu verelim: Anadolu sıvacısı, bir önceki buzullararası dönemde Ege ve Akdeniz kıyılarında yaşıyordu. O günlerden bugüne, Anadolu'nun bütün kıyı kuşağını kapsayacak şekilde dağılımını genişletti. Son buzul maksimumdaki (22 bin yıl öncesi) dağılımı, az çok günümüzdeki dağılımına benziyordu. İkinci olarak, daha önce dediğim gibi, bu bulgunun ne anlattığına geçelim: 1. Son buzul dönem, Anadolu sıvacısını pek etkilememiş gibi gözüküyor (=modelleme sonuçlarına göre, bu türün son buzul maksimum ve günümüz dağılımları benzer). Bu durum, birçok orman türü için de geçerli olabilir. Neden? Çünkü son buzul maksimumda, Anadolu'nun kıyı kuşağı hala ormanlara ev sahipliği yapıyordu. Bu, kısmen Anadolu'nun buzul sığınak rolünü ve Avrupa'nın biyolojik çeşitliliğinin şekillenmesindeki önemini açıklıyor. 2. Bir önceki buzullararası dönem, son buzul dönemden farklı olarak, Anadolu sıvacısını etkilemiş gibi gözüküyor (=modelleme sonuçlarına göre, iğne yapraklı ormanları tercih eden bu tür, bir önceki buzullararası dönemde, günümüzden farklı olarak, Karadeniz kıyı kuşağında yaşamıyordu). (Bir önceki buzullararası dönemin etkileriyle ilgili sadece Anadolu'da değil, Dünya'da çok az şey bildiğimizi tekrar hatırlatayım.) Neden? Çünkü bir önceki buzullararası dönemin iklimi ve vejetasyonu, günümüzden (içinde bulunduğumuz buzullararası dönemden) farklıydı. Örneğin, Karadeniz kıyı kuşağında iğne yapraklı ağaçların bolluğu, bir önceki buzullararası dönemde günümüzden daha azdı. Anlaşılıyor ki, üç fitocoğrafi bölgenin (Avrupa-Sibirya, Akdeniz ve İran-Turan) kesiştiği Anadolu, bir de bu bölgeler buzul-buzullararası döngülere farklı cevaplar verince, hep biyolojik çeşitliliğini vurguladığımız Anadolu olmuş! Kaynaklar: Perktas, U., Gür, H., Sağlam, İ. K. & Quintero E. (2015). Climate-driven range shifts and demographic events over the history of Kruper's Nuthatch Sitta krueperi. Bird Study. 62: 14-28. DOI: 10.1080/00063657.2014.977220 - Link Hazırlayan: Hakan Gür
0 Comments
Geçmişte doğal popülasyonlar üzerinde ne tür seçilim hadiseleri olduğunu anlamak bazen basit bir şekilde test edilemeyebilir. Ancak, doğal seçilim güçlü bir şekilde gerçekleşmiş ise DNA verisi yoluyla doğal seçilimin izlerini tanımlamak düşündüğümüz kadar zor da olmayabilir. Avrupa ve Afrika kökenli Amerikalılar arasındaki kolesterol farklılığı çok bariz düzeyde değişkenlik gösterir. Afrika kökenli Amerikalılar yüksek HDL seviyesine sahiptir. HDL “iyi huylu” kolesterol olarak bilinir ve bir çok çalışmada da kalp rahatsızlıklarına karşı koruma sağladığı bildirilmiştir. Ancak, merak uyandıran bir nokta var ki, Afrikalı Amerikalılar yüksek HDL seviyesine sahip olmalarına karşın, genellikle yüksek oranda kalp hastalıklarına da sahiplerdir. Peki o zaman neden HDL seviyeleri yüksek olan bu popülasyonda kalp rahatsızlıkları bu kadar çok görülmektedir? HDL düzeyi Afrika kökenli Amerikalılarda kalp rahatsızlıklarına karşı koruyucu etkiye sahip değil gibi algılanabilir. Çalışmalar Afrika kökenli Amerikalılarda kalp rahatsızlıklarına karşı HDL’nin düşük koruma gücünü paraoxonase aktivitesine bağlamaktadır. Bu konuda yapılan çalışmaların yakın gelecekte detaylı bilgileri literatüre kazandıracağı açıktır. Ancak, evrimsel biyoloji penceresinden baktığımızda başka bir soru da akla gelebilir. Neden HDL seviyesinde ve işlevselliğinde coğrafi farklılıklar görülmektedir? Bir olasılık sürecin tamamen rasgele olmasıdır; genetik sürüklenme bu sürece neden olabilir. Muhtemelen çok kabul görmeyecek bir açıklama da gözlenen farklılıklar için uyumsal süreçler hakkında çok fazla spekülasyona meyil vermeden yapılabilecek bir açıklama olmalı.
Ferrer-Admetlla ve arkadaşlarının ortaya koyduğu sonuçlar bu soruya belirli ölçüde cevap oluşturabilecek nitelikte. Haplotip tabanlı istatistiksel yaklaşıma dayanan sonuçlar, APOL1 isimli ve HDL’nin protein yapısını kodlayan bir genin, Afrika kökenli Amerikalıların atasını oluşturan Yorubalarda doğal seçilimden etkilendiğini göstermiş. Bu durum Doğu Afrika’da yaşayan Maasailerde ya da diğer Afrika popülasyonlarında görülmüyor. Yorubalara özgü bir durum. Ayrıca, Ferrer-Admetlla ve arkadaşları kolesterol metabolizmasıyla ilişkili diğer genlerin de (CD36 gibi) Yorubalarda seçilime uğradığını bulmuşlar. Dolayısıyla, Yorubalarda kolesterol miktarıyla ilgili olarak evrimsel kökeni olan hadiselerin meydana geldiği kesinleşmiş durumda. Ferrer-Admetlla ve arkadaşları bu sonuçlara dayanarak genetik sürüklenme ve doğal seçilimin etkisinin bu farklılığa neden olduğunu yayınladıkları makalelerinde tartışıyorlar. Bu durum bir başka soruyu da ortaya çıkartıyor: hangi fenotip seçilimden etkileniyor? Zaman makinası olmaksızın bu soruya kesin bir cevap verilebilmesi imkansız. Seçilimin etki ettiği genetik değişkenliğin fenotipik çıktısını tanımlayabilsek de, spesifik olarak fenotipleri değiştiren seçilimi tartışamayız. Bir çok gen yüksek düzeyde pleiyotropik, yani birden çok fenotipik özelliği etkileme gücüne sahip. Seçilimin hedefindeki fenotipi ayırt etmek çok zor olabilir. Bununla birlikte, Yorubalarda kolesterol ile ilişkili genler ile APOL1 üzerinde seçilme neden olan genler için en uygun açıklama besin tercihindeki değişim olabilir. Kolesterol aktivitesi üzerine ihtiyaçlar besin tercihi nedeniyle ortaya çıkabilir ve bu durum yağ asitlerinin emilimi, enerji maliyetleri, kalp rahatsızlıklarının oluşturdukları risklerle ilgili dünyanın farklı coğrafyalarındaki seçilim baskılarına bağlı olarak farklı “trade-off“ ların ortaya çıkmasına da neden olabilir. Bu açıklama yeterli gibi görünse de neden seçilimin sadece Batı Afrika’daki insanlar üzerine etki ettiğini açıklamaz. Dünyanın farklı yerlerindeki diğer insanlar da besin tercihlerine bağlı olarak farklı seçilim baskılarına maruz kalmaktadır. Ferrer-Admetlla ve arkadaşlarının bu çalışmadaki hipotezleri pleiyotropik etki gösteren genlerdeki seçilim yerine parazitlere karşı geliştirilen savunmayla ilgilidir. APOL1 parazitleri öldürmeyle ilgili özelliklerin kodlanmasıyla alakalı bir gen olması nedeniyle uyku hastalığına neden olan parazitten kurtulmada da görev almaktadır. CD36 ise malaryaya dirençle ilgili genetik varyantlarla ilişkili bir gendir. Afrika’daki patojenik çevre yüksek düzeyde farklılık göstermektedir. Batı Afrika da tarihsel olarak yüksek sayıda patojeni içeren bir coğrafya olarak bilinmektedir. Dolayısıyla, olası bir açıklama, Yorubaların APOL1 ve CD36 genleri üzerine etki eden seçilim parazitlere maruz kalan popülasyonun geliştirdiği bir cevap ile ilgili olabilir. Yani, bu durum besin tercihi ile ilgili değildir. Afrikalı Amerikalılarda görülen HDL seviyesi ile fonksiyonu açısından gözlenen sıra dışı durum, Afrikalı Amerikalıların Afrika’daki ataları üzerine etki eden ve parazitlere karşı koruma sağlayan geçmiş seçilim hadisesinin bir yan ürünüdür. Kaynak: Ferrer-Admetlla ve arkadaşları (2014). On detecting incomplete soft or hard selective sweeps using haplotype structure. Molecular Biology and Evolution. DOI: 10.1093/molbev/msu077 Link |
Filocografya internet sitesi
biyocoğrafya alanında yaptığımız çalışmalar üzerine Türkçe metinler ve ders notlarını içermektedir. Çalışmalarımız hakkında detaylı bilgi almak için lütfen bu bağlantıyı takip edin. Dr. Utku Perktaş Arşiv
March 2016
© Utku Perktaş
|